Avukat & Arabulucu Birsu KOÇ

Koç Hukuk Bürosu
Güvenilir Temsil, Etkin Çözüm, Herkes İçin Adalet


Sıkça Sorulanlar

Trafik kazaları hayatın beklenmedik anlarında karşımıza çıkarak hem fiziksel hem de psikolojik büyük zararlara yol açabilir. Kazaya karışan kişiler, yasal olarak tazminat talep etme hakkına sahiptir. Ancak bu tazminatın miktarı birçok unsura bağlı olarak değişir.

Alabileceğiniz Tazminat Türleri:
  • Maddi Tazminat: Tedavi giderleri, iş gücü kaybı, maluliyet, araç hasarı
  • Manevi Tazminat: Yaşanan elem ve üzüntü için
  • Destekten Yoksun Kalma Tazminatı: Vefat durumunda, yakınlara ödenir
  • Araç Değer Kaybı: Aracınızın ikinci el değerindeki düşüş
Tazminat Miktarını Etkileyen Unsurlar:
  • Kusur oranı
  • Yaş ve gelir düzeyi
  • Maluliyet oranı ve tedavi süreci
  • Belgelenmiş masraflar
  • Sigorta poliçesi limitleri
Kimlere Karşı Tazminat Talep Edilebilir?
  • Kazaya sebep olan sürücü ve araç sahibi
  • Zorunlu trafik sigortasını yapan sigorta şirketi
Zamanaşımı Süresi:

Genellikle 2 yıl, bazı durumlarda 10 yıla kadar uzayabilir.

Kamulaştırmasız el atma, devletin veya kamu tüzel kişiliğine sahip kurumların özel mülkiyete ait bir taşınmaza, kamulaştırma yapmaksızın fiilen el koyarak kullanmasıdır. Bu durumda taşınmaz maliki, taşınmazın bedelinin ödenmesi ya da taşınmazın geri verilmesi amacıyla kamulaştırmasız el atma davası açabilir.

Velayet hakkı, çocuğun bakım, eğitim, gözetim ve korunmasını kapsayan önemli bir ebeveyn sorumluluğudur. Boşanma sonrası velayet, genellikle anne ya da babadan birine verilir. Ancak zamanla koşullar değişebilir ve çocuğun üstün yararı gereği velayetin diğer ebeveyne geçmesi gerekebilir.

Velayetin Değiştirilmesi Davası Açılabilmesi İçin Gerekçeler:
  • Mevcut velayet sahibinin çocuğa karşı ilgisiz davranması,
  • Eğitim, sağlık, barınma gibi temel ihtiyaçların yeterince karşılanamaması,
  • Yeni evlilik nedeniyle çocuğun menfaatinin zedelenmesi,
  • Diğer ebeveynin koşullarının olumlu yönde değişmesi (örneğin düzenli bir hayat kurması, gelir elde etmeye başlaması),
  • Çocuğun yaşı ve gelişimi dikkate alınarak, tercihini diğer ebeveynden yana kullanması.
Kimler Dava Açabilir?

Velayet hakkı kendisinde olmayan anne ya da baba, çocuğun menfaati doğrultusunda bu davayı açabilir.

Mahkeme nezaretinde Çocuğun Yüksek Yararı Esastır

Her durumda hâkim, çocuğun psikolojik, fiziksel ve sosyal gelişimini göz önünde bulundurarak karar verir. Gerekli görülürse sosyal inceleme raporu ve pedagog görüşü de alınır.

Hukuki Destek Alın

Velayetle ilgili süreçler hassas ve teknik ayrıntılar içerdiği için, uzman bir aile hukuku avukatından destek alınması önemlidir.

Taşınmazın muvazaalı satışı, genellikle mirastan mal kaçırma amacıyla yapılan ve gerçekte tarafların iradesini yansıtmayan işlemleri kapsar. Türk Medeni Kanunu’na göre, bu tür satışlar muris muvazaası kapsamında değerlendirilir ve saklı pay sahibi mirasçılar tarafından tenkis davası ya da muris muvazaasına dayalı tapu iptal ve tescil davası açılabilir.

Yargıtay içtihatlarında da belirtildiği üzere, taraflar arasında gerçek bir satış iradesi bulunmadığı, işlemin görünürde yapıldığı ancak gerçekte bağış niteliği taşıdığı durumlar muvazaa olarak kabul edilir. Bu durumda, görünürdeki satış geçersiz sayılabilir ve hak kaybı yaşayan mirasçılar lehine karar verilebilir.

Dava Açma Süresi:

Muris muvazaasına dayalı davalar herhangi bir hak düşürücü süreye tabi değildir; ancak miras bırakanın ölümünden sonra açılmalıdır.

Kiracılar için sıkça karşılaşılan bir soru: "Evden çıkarken evi boyatmak zorunda mıyım?"

Türk Borçlar Kanunu’na göre:

Kiracı, kira sözleşmesi sona erdiğinde evi teslim aldığı şekilde, yani olağan kullanımdan kaynaklanan yıpranmalar dışında zarar vermeden iade etmekle yükümlüdür.

Bu ne anlama geliyor?

Kiracı evi ilk hali boyalı teslim aldıysa, duvarlarda sigara lekesi, çocuk çizimleri ya da aşırı kirlenme yoksa boyatması gerekmez. Kullanımdan kaynaklanan hafif yıpranmalara kiracının katlanma yükümlülüğü yoktur.

Ancak duvarlar normalin dışında zarar gördüyse, ev sahibi boyama masrafını talep edebilir.

Sözleşmede “kiracı evi boyalı teslim edecek” gibi özel bir hüküm varsa, bu durumda kiracının boyama yükümlülüğü doğabilir.

Teminat senedi, borç ilişkilerinde alacaklının kendisini güvence altına alması amacıyla borçlu tarafından verilen kambiyo senedidir. Uygulamada genellikle bono olarak düzenlenen bu senetler, ana borcun ödenmemesi halinde doğrudan icra takibine konu edilebilecek güçlü bir araçtır.

Teminat Senedinde Dikkat Edilmesi Gereken Hususlar:
  • Teminat amacı açıkça belirtilmelidir. Senedin ne amaçla verildiği, hangi borcu teminat altına aldığı yazılı şekilde belgelenmelidir.
  • Senet metninde "teminat içindir" ibaresi bulunması, ileride yaşanabilecek uyuşmazlıklarda borçlunun lehine önemli bir delil olabilir.
  • Teminat senedinin tahsil amacıyla kullanımı, ancak alacaklı tarafından senetle teminat altına alınan asıl borcun ödenmemesi halinde mümkündür.
  • Alacaklı, senedi vadesinden önce tahsil etmeye kalkarsa, kötü niyetli davranmış sayılabilir.
  • Teminat senetlerinin düzenlenme tarihi, vadesi, tutarı ve lehtar bilgisi eksiksiz ve doğru olmalıdır.

⚖️ Yargıtay’ın yerleşik içtihadına göre: Teminat senedi olduğu ispat edilen bir bononun, doğrudan icra takibine konu edilmesi halinde borçlu, bu durumu "imzaya itiraz" ya da "menfi tespit davası" yoluyla ileri sürebilir.

🔒 Sonuç: Teminat senedi, alacaklının güvenceye kavuşmasını sağlarken, borçlu açısından ciddi sonuçlar doğurabilir. Bu nedenle hem borçlu hem de alacaklı, teminat senedi düzenlerken hukuki destek almalıdır.

1. İnfaz ve Tahliye Düzenlemeleri

İkinci kez mükerrir olan hükümlüler, koşullu salıverilme ve denetimli serbestlikten yararlanabilecek. Kadınlar, çocuklar ve 65 yaş üstü hükümlüler için konutta infaz imkânı genişletildi. Hiçbir hükümlü, cezaevinde belirli bir süreyi geçirmeden doğrudan denetimli serbestlikten yararlanamayacak. Bu süre ceza süresine göre oranlı olacak.

2. Ceza Artışları ve Yeni Suç Tanımları

Kuru sıkı silahlarla meskun mahalde ateş etme, genel güvenliği kasten tehlikeye sokma suçu kapsamına alındı; bu suçun düğün, nişan ve asker uğurlaması gibi yerlerde işlenmesi halinde ceza yaptırımları artırıldı. Alkol ve uyuşturucu etkisinde araç kullanma, taksirle öldürme ve trafikte yol kesme gibi suçlara verilen cezalar artırıldı.

3. Çocuk Hükümlüler İçin Yeni İnfaz Kuralları

Kasıtlı suçlardan toplam 3 yıl veya daha az, taksirli suçlardan toplam 5 yıl veya daha az hapis cezasına mahkum olan çocuk hükümlüler, cezalarını doğrudan çocuk eğitim evlerinde çekecek.

4. Hafta Sonu ve Gece İnfazı

Kısa süreli hapis cezaları, hafta sonları veya geceleri cezaevinde geçirilerek infaz edilebilecek.

Bir ebeveyn vefat ettiğinde geride çocukları kalmışsa ve bu çocuklar 18 yaşından küçükse, miras kalan taşınmazların satışını durdurmak mümkündür.

Reşit olmayan çocukların miras hakkı, Türk Medeni Kanunu tarafından özel olarak korunur. Bu nedenle taşınmazın satışı, onların menfaati gözetilerek ancak mahkeme izniyle yapılabilir.

Peki daha da güçlü bir koruma isteniyorsa?

Ebeveyn hayattayken düzenlenecek bir vasiyetnameyle:

  • Taşınmazın belirli bir yaşa kadar satılamayacağı,
  • Miras yönetimi için güvenilir bir kişi atanabileceği,
  • Çocukların malvarlığına dokunulmasının sınırlandırılabileceği açıkça belirtilmelidir.

Ev sahibi ile kiracı arasındaki ilişkiler zaman zaman uyuşmazlıklara dönüşebilir. Peki, hangi hallerde kiracının tahliyesi mümkün olur? İşte temel tahliye sebeplerinden bazıları:

  • Kira Bedelinin Ödenmemesi
    Kiracı, kira borcunu ödemediğinde ihtar çekilmesi ve ardından tahliye davası açılması mümkündür.
  • Sözleşmenin Sona Ermesi
    Süreli kira sözleşmelerinde, sürenin dolması tahliye nedeni olabilir.
  • Tahliye Taahhütnamesi
    Kiracının belirli bir tarihte evi boşaltacağını yazılı olarak taahhüt etmesi durumunda, bu taahhüt tahliye sebebi sayılır.
  • Ev Sahibinin İhtiyacı
    Ev sahibi, konut veya iş yeri ihtiyacı nedeniyle tahliye talebinde bulunabilir.
  • Tahliye süreci hukuki bilgi ve dikkat gerektirir. Hak kaybı yaşamamak için bir avukattan destek almanız önemlidir.

    Anlaşmalı boşanma davası, eşlerin boşanmak istediklerinde aralarındaki tüm mali konular ve çocukların bakımı gibi konularda anlaşmaya vardıkları, mahkemeye başvurdukları bir boşanma türüdür. Bu süreç, taraflar arasında tam bir mutabakat sağlanarak hızlı ve tarafların ortak kararıyla gerçekleşir. Ancak, anlaşmalı boşanma davası açıldıktan sonra taraflardan birisi davadan vazgeçerse, süreç nasıl işler? İşte cevabı:

    1. Anlaşmalı Boşanma Başvurusu ve Hukuki Dayanak

    TMK'nın 166. maddesi, anlaşmalı boşanmayı düzenlemektedir. Maddeye göre, eşler, boşanmak için başvuruda bulunabilir ve boşanma kararını mahkeme onaylar. Bu başvuruda, eşlerin anlaşmalı olarak boşanmak istediklerine dair detaylı ve hatasız bir protokol düzenlemeleri gerekir. Bu protokolde, mal paylaşımı, nafaka, çocukların durumu gibi tüm ayrıntılar yer alır.

    2. Taraflardan Birinin Vazgeçmesi Durumu

    Anlaşmalı boşanma davası başlatıldıktan sonra taraflardan birisinin, davanın herhangi bir aşamasında bu karardan vazgeçmesi mümkündür. Bu durumda, mahkeme aşağıdaki adımları takip eder:

    • a. Başvurunun Geri Alınması

      Taraflardan biri davadan vazgeçtiğini veya geri çekildiğini mahkemeye bildirirse, mahkeme davanın reddine karar verir. Türk Medeni Kanunu’nun 166. maddesinin 2. fıkrasına göre, eşler arasında anlaşmazlık oluşursa ve biri diğerinden boşanmayı istemezse, boşanma davası devam etmez ve anlaşmalı boşanma talebi reddedilir.

    • b. Boşanmanın Gerçekleşmemesi

      Taraflardan birinin vazgeçmesi durumunda, anlaşmalı boşanma gerçekleşmez. Bunun yerine, dava genellikle tek taraflı boşanma davasına yani çekişmeli boşanmaya dönüşebilir veya taraflar arasında anlaşmazlık devam ederse, duruma göre yeni bir çekişmeli boşanma davası açılabilir.

    • c. Anlaşmazlık Durumunda Mahkemeye Başvuru

      Taraflardan biri vazgeçtiği takdirde, boşanma konusunda anlaşmazlık devam ediyorsa, hâkim, tarafların tek başlarına boşanma taleplerine göre davayı ele alabilir. Yani, eşlerden biri anlaşmalı boşanmayı kabul etmezse, hâkim, taraflardan birinin isteği doğrultusunda boşanmayı tek taraflı olarak değerlendirebilir. Ve dava artık çekişmeli boşanma davasına dönüşür.

    Özellikle çekişmeli boşanma davaları sonrasında eşler arasında sıkça mal rejiminin tasfiyesi davası gündeme gelir.

    Bu noktada eşlerden birinin şirkette bulunan hisseleri sebebiyle şirket malvarlığının tehlikeye girmesi söz konusu olabilir mi?

    Bu soruya Yargıtay 2. Hukuk Dairesi'nin güncel kararı ile cevap vermek mümkündür. "MAL REJİMİNİN TASFİYESİ DAVALARINDA AYRICA ŞİRKET ADINA KAYITLI MALVARLIĞINA İHTİYATİ TEDBİR KARARI VERİLEMEZ."

    Zira; şirketin şahıstan ayrı bir şekilde tüzel kişiliği mevcuttur.

    Hakkı olmayan yere tecavüz suçu, Türk Ceza Kanunu kapsamında başkasına ait taşınmaza izinsiz olarak girilmesi veya işgalin sürdürülmesi durumunda oluşur. Bu suç, taşınmaz mal sahiplerinin mülkiyet hakkını korumayı amaçlamaktadır.

    Koç Hukuk Bürosu olarak, müvekkillerimizin taşınmazlarına yönelik her türlü hukuka aykırı müdahaleye karşı etkin ve kararlı bir hukuki süreç yürütmekteyiz. Hakkı olmayan yere tecavüz fiilinin tespiti, delillendirilmesi ve gerekli ceza davalarının açılması hususunda uzman kadromuzla yanınızdayız. Mülkiyet hakkı Anayasal bir haktır.

    İşçi, askerlik görevi nedeniyle işten ayrıldığında kıdem tazminatına hak kazanabilir. Bu hak, 1475 sayılı Yasa'nın 14. maddesiyle güvence altına alınmıştır. Askerlik nedeniyle fesihte ihbar süresi uygulanmaz ve işverenin tazminat ödeme yükümlülüğü doğar.

    Çocuğunuzun kaydını özel okuldan sildirdiğiniz halde, eğitim ücreti iadesi yapılmıyorsa bilin ki bu durumla yalnız değilsiniz ve haklarınız yasalarla korunmaktadır.

    Hukuki Dayanaklar:

    • Türk Borçlar Kanunu (TBK) m. 420:
      Hizmet sözleşmeleri karşılıklı edimleri içerir. Okul tarafından hizmet verilmemişse (yani eğitim alınmamışsa), karşılığında ödeme alınması da hukuka aykırıdır.
    • Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun (TKHK) m. 8 ve devamı:
      Özel okul ile yapılan sözleşme, bir hizmet sözleşmesidir ve tüketici işlemi sayılır. Bu kapsamda tüketici, sözleşmeyi feshetme ve kullanılmayan hizmet bedelini geri alma hakkına sahiptir.
    • Milli Eğitim Bakanlığı Özel Öğretim Kurumları Yönetmeliği m. 56:
      Öğrenci kaydının silinmesi hâlinde, verilen eğitim süresine oranla ücret iadesi yapılması gerektiği açıkça belirtilmiştir.

    Ne Yapılmalı?

    • Öncelikle okul ile yaptığınız sözleşme incelenmeli.
    • Gerekli ise noter aracılığıyla ihtarname gönderilmeli.
    • Sonuç alınamazsa Tüketici Hakem Heyeti veya mahkemeye başvurulabilir.

    Koç Hukuk Bürosu olarak, özel okul sözleşmelerine ilişkin tüm süreçlerde yanınızdayız. Hakkınızı ararken hukuki destek almak için bizimle iletişime geçebilirsiniz.

    Trafik para cezalarına itiraz hakkı, Anayasa ile güvence altına alınmış temel bir haktır. Haksız veya hatalı bir ceza ile karşılaştığınızı düşünüyorsanız, cezanın size tebliğ edildiği tarihten itibaren 15 gün içinde Sulh Ceza Hakimliğine itiraz edebilirsiniz.
    İtiraz için;
    Ceza tutanağı,
    Tebligat belgesi,
    İtiraz dilekçesi,
    Varsa olayla ilgili deliller (fotoğraf, tanık beyanı vb.) hazırlanmalıdır.
    Başvuru, cezanın düzenlendiği yer Sulh Ceza Hakimliğine yapılır. İtiraz sonucunda mahkeme, delilleri değerlendirerek cezanın iptaline veya onanmasına karar verir.
    Unutmayın, süresinde ve eksiksiz başvuru çok önemlidir. Hukuki destek almak süreci kolaylaştırabilir.

    Malpraktis, bir sağlık çalışanının bilgi, beceri veya dikkat eksikliği nedeniyle hastaya zarar vermesi durumudur. Türk hukukunda bu durum hem ceza hem de tazminat boyutuyla değerlendirilir.

    Hastanın zarar görmesi durumunda hekim, hastane ya da özel sağlık kuruluşları sorumlu tutulabilir. Bu davalarda genellikle şu unsurlar aranır:
    Hekimin kusuru,
    Zararın varlığı,br Kusur ile zarar arasında illiyet bağı.

    Malpraktis davaları teknik ve hukuki uzmanlık gerektirir. Uzman bilirkişi raporları büyük önem taşır. Bu nedenle böyle bir durumda deneyimli bir hukuk bürosundan destek alınması kritik önemdedir.

    İş Kanuna göre işveren resmi tatillerde işçiyi çalışmaya zorlayamaz. İş sözleşmesinde aksine bir anlaşma bulunmaması halinde resmi tatillerde çalışma için işçinin yazılı onayının alınması gerekir.

    4857 sayılı İş Kanunu, işçilere resmi tatillerde (ulusal bayram ve genel tatil günleri) çalışmama hakkı tanımakta ve bu günlerde çalışılması hâlinde ek ücret ödenmesini zorunlu kılmaktadır. Kanunun 47. maddesine göre, işçi resmi tatil gününde çalışmazsa, çalışmadığı hâlde o günün ücretini tam olarak alma hakkına sahiptir. Eğer işveren, işçiyi resmi tatil gününde çalıştırırsa, işçiye o gün için ayrıca bir günlük ücret ödenmelidir. Bu ücret, fazla mesai ücretinden bağımsızdır ve ayrı bir yükümlülük teşkil eder.

    Resmi tatilde çalışılan süreye ilişkin ücretin ödenmemesi, iş sözleşmesinden doğan temel bir yükümlülüğün, yani ücret ödeme borcunun ihlali anlamına gelir. Bu durum, İş Kanunu’nun 24/II-e maddesi uyarınca işçiye, haklı nedenle derhal fesih hakkı verir. Zira ücret, işçinin en temel geçim kaynağıdır ve bu hakkın ihlali, işçinin iş sözleşmesini sürdürmesini beklenemez hâle getirebilir.

    Yargıtay kararlarında da vurgulandığı üzere, işçinin resmi tatil günlerinde çalıştırıldığı hâlde bu çalışmalarının karşılığı olan ücretin ödenmemesi, işverenin ücret ödeme borcunu ihlal ettiği anlamına gelir ve bu ihlal süreklilik arz ediyorsa, işçi açısından haklı nedenle fesih nedeni oluşturur. İşçi bu fesih nedeniyle kıdem tazminatına hak kazanır. Sonuç olarak, işverenin resmi tatil ücretlerini zamanında ve eksiksiz ödemesi yasal bir zorunluluktur. Bu yükümlülüğün ihlali, işçiye haklı nedenle fesih hakkı verir ve işçi bu fesihte kıdem tazminatını talep edebilir.

    Günlük yaşamda en sık karşılaşılan sorunlardan biri komşular tarafından verilen rahatsızlıklardır. Gürültü, kötü koku, izinsiz müdahaleler veya ortak alanların kötüye kullanımı gibi durumlar, komşuluk ilişkilerini zedeleyebilir. Bu tür sorunlar yalnızca sosyal değil, hukuki yaptırımlara da konu olabilir.

    • 1. Sulh Yolu ve Uyarı:
      İlk adım her zaman iletişim olmalıdır. Komşunuzla konuşarak rahatsızlığın giderilmesini talep etmek, hem çözüm odaklı hem de hukuki sürecin öncesinde önerilen bir yoldur. Yazılı bir ihtarname ile rahatsızlık bildirilerek resmi bir uyarı da yapılabilir.
    • 2. Kat Mülkiyeti Kanunu'na Başvuru:
      Apartman veya site yaşamında yaşıyorsanız, Kat Mülkiyeti Kanunu uyarınca rahatsızlık veren komşuya müdahale edilebilir. KMK uyarınca hakimin müdahalesi talep edilebilir. Yöneticiye başvurarak apartman karar defterine işlenmesi ve gerekirse toplantı yapılması istenebilir.
    • 3. Zabıtaya Şikayet:
      Gürültü, koku veya çevre düzenine aykırı davranışlar için belediye zabıtasına başvurarak idari işlem yapılması sağlanabilir. Zabıta, rahatsızlık veren kişiye para cezası uygulayabilir veya faaliyeti durdurabilir.
    • 4. Savcılığa Şikayet:
      Kişilerin huzur ve sükûnu bozma suçu Türk Ceza Kanununda düzenlenmiştir. Buna göre suç duyurusunda bulunmak suretiyle cezai işlem başlatılabilir.
    • 5. Hukuki Dava ve Mahkemeye Başvuru:
      Rahatsızlık devam ediyorsa, Türk Medeni Kanunu'nun 737 ve devamı maddeleri ile Borçlar Kanunu’nun haksız fiil hükümleri kapsamında mahkemeye başvurarak:
      • Müdahalenin durdurulması,
      • Eski hale getirme,
      • Maddi ve manevi tazminat talebi
      gibi yasal haklar kullanılabilir.

    Sonuç:
    Komşuluk ilişkileri hoşgörü ve anlayış temelinde yürütülmelidir. Ancak bu sınırlar aşıldığında, bireylerin yasal yollarla haklarını araması en doğal hakkıdır. Sorunun ciddiyetine göre doğru hukuki adımı atmak önem taşır.

    Genel kural olarak emekli maaşına haciz konulamaz. Ancak bu kuralın bazı istisnaları vardır:

  • Rıza (muvafakat) varsa haciz konulabilir: Emekli kişi, alacaklı lehine açıkça yazılı rıza verirse emekli maaşına haciz uygulanabilir. Bu rıza genellikle SGK’ya veya icra dairesine verilen bir dilekçeyle olur.
  • Nafaka borçları: İştirak nafakası ve yoksulluk nafakası gibi nafaka borçları için emekli maaşına rıza olmasa da haciz uygulanabilir.
  • SGK alacakları: Sosyal Güvenlik Kurumu'nun kendi alacakları için emekli maaşına haciz koyma yetkisi vardır (örneğin, fazla ya da yersiz ödenen maaşlar için).
  • Boşanma davasının ne kadar süreceği, çekişmeli mi yoksa anlaşmalı mı olduğuna göre değişir:

  • Anlaşmalı boşanma: Taraflar her konuda (nafaka, velayet, mal paylaşımı vb.) anlaşmışsa ve evlilik en az 1 yıl sürmüşse açılabilir. Genelde 1 ila 2 duruşmada, yani ortalama 1-3 ay içinde sonuçlanır. İstanbul, Ankara gibi yoğun yerlerde süre biraz uzayabilir.
  • Çekişmeli boşanma: Taraflar anlaşamıyorsa (velayet, mal paylaşımı, kusur, nafaka vb. konularda uyuşmazlık varsa) çekişmeli olur. Bu durumda dava süreci 1 yıldan 3 yıla kadar sürebilir. Tanık dinlenmesi, delil toplanması, bilirkişi incelemesi, sosyal inceleme raporu gibi işlemler süreyi uzatır.
  • İcra takibi açmak, alacaklı kişinin borçludan alacağını tahsil etmek için İcra ve İflas Kanunu'na göre başlattığı yasal bir süreçtir. Süreç genellikle şu adımlarla ilerler:

      1. Takip Talebi Hazırlanması Alacaklı ya da vekili (avukatı), borçlu hakkında icra dairesine yazılı bir takip talebi sunar. Bu talepte; Alacaklının ve borçlunun kimlik bilgileri, Alacağın türü (para veya teminat), Alacağın miktarı, Varsa faiz oranı ve başlangıç tarihi, Alacağın dayanağı (fatura, senet, sözleşme vs.) yer almalıdır.
      2. İcra Dairesine Başvuru Hazırlanan takip talebi, yetkili icra dairesine sunulur. Yetki, genelde borçlunun yerleşim yeri icra dairesidir. Takip başvurusu elden veya UYAP üzerinden yapılabilir.
      3. Ödeme Emrinin Gönderilmesi İcra dairesi, takip talebine göre bir ödeme emri düzenleyip borçluya tebliğ eder. Tebligatla birlikte; Borçlu 7 gün içinde borca itiraz edebilir (adi alacaklarda), Borçlu 7 gün içinde borcu ödeyebilir, Senede dayalı takiplerde 5 gün içinde itiraz veya icra mahkemesinde imzaya itiraz söz konusu olabilir.
      4. İtiraz Edilmezse / Borç Ödenmezse Borçlu süre içinde borca itiraz etmez ve ödeme yapmazsa; Takip kesinleşir, Alacaklı, haciz talebinde bulunabilir.
      5. Haciz ve Satış Süreci Takip kesinleştikten sonra alacaklı; Haciz isteğinde bulunur, Haczedilen malların satışını talep eder, Satıştan elde edilen bedelden alacağını tahsil eder.

    Yürütmeyi durdurma kararı, idari yargı süreci içerisinde idare mahkemeleri, bölge idare mahkemeleri veya Danıştay tarafından verilebilen geçici bir tedbirdir. Bir idari işlemin uygulanması halinde telafisi güç veya imkânsız zararların doğma ihtimali varsa ve işlemin açıkça hukuka aykırı olduğu kanaatine varılırsa, yürütmenin durdurulmasına karar verilebilir. Süreç genel hatlarıyla şöyle işler:

      1. Dava Açılması İlgili kişi veya kurum, hukuka aykırı olduğunu düşündüğü idari işleme karşı iptal davası açar.
      2. Yürütmenin Durdurulması Talebi Dava dilekçesiyle birlikte veya sonradan yürütmenin durdurulması talebinde bulunulur. Bu taleple, dava sonuçlanana kadar işlemin uygulanmasının durdurulması istenir.
      3. Şartların Değerlendirilmesi Mahkeme iki şartın birlikte gerçekleşip gerçekleşmediğini inceler: Açıkça hukuka aykırılık: İdari işlemin hukuka açık biçimde aykırı olması gerekir. Telafisi güç veya imkânsız zarar: İşlem uygulanırsa, ilgilinin telafi edemeyeceği veya geri döndürülemeyecek zararlarla karşılaşma riski bulunmalıdır.
      4. Karar Mahkeme bu iki şartı birlikte görürse yürütmenin durdurulmasına karar verir. Aksi takdirde talep reddedilir.
      5. Uygulama Yürütmeyi durdurma kararı verildiğinde, kararın tebliğinden itibaren ilgili idarenin işlem yapmaktan kaçınması gerekir.

    Dava dilekçesi, bir hakkın mahkemede ileri sürülmesi için yazılan resmi bir belgedir. Usulüne uygun bir dilekçede bulunması gereken bazı temel unsurlar vardır. Aşağıda genel bir dava dilekçesi şablonu ve dikkat edilmesi gereken noktalar yer alıyor:
    DAVA DİLEKÇESİ ÖRNEK ŞABLONU
    .... MAHKEMESİNE
    (Görevli ve yetkili mahkeme adı yazılır)
    DAVACI :
    Ad Soyad
    T.C. Kimlik No
    Adres

    VEKİLİ :
    (Avukat varsa)
    Ad Soyad
    Baro Sicil No
    Adres

    DAVALI :
    Ad Soyad / Şirket Adı
    Adres
    KONU : Kısa ve öz şekilde dava konusu belirtilir. (Örneğin: Fazlaya ilişkin haklarımız saklı kalmak kaydıyla 50.000 TL maddi tazminatın tahsili talebidir.)
    AÇIKLAMALAR : Madde madde ya da paragraf şeklinde, olayın özeti, hukuki gerekçe, deliller anlatılır. Taraflar arasındaki ilişki açıklanır. Uyuşmazlık konusu olaylar sıralanır. Hukuki sebepler ve dayanaklar belirtilir.
    HUKUKİ NEDENLER : İlgili kanun maddeleri (örneğin: TBK, HMK, MK, TTK)
    DELİLLER : Tanık Bilirkişi Sözleşme Fatura Kamera kaydı vs.
    SONUÇ VE TALEP : Yukarıda arz ve izah edilen nedenlerle, davamızın kabulü ile ....... talep ediyoruz.
    Saygılarımızla,
    Tarih
    Davacı / Vekili
    İsim – İmza
    Dikkat Edilmesi Gerekenler: Mahkemenin görevli ve yetkili olması önemlidir. Davanın dayandığı hukuki nedenler net belirtilmeli. Açıklamalar, olayları kronolojik ve açık şekilde sunmalı. Deliller somutlaştırılmalı. Fazlaya ilişkin haklar saklı tutulacaksa açıkça yazılmalı.

      1. Zararın ve Sorumlunun Belirlenmesi Öncelikle maddi veya manevi zarar oluşmalı ve bu zarardan sorumlu kişi ya da kurum net şekilde tespit edilmeli.
      2. Delillerin Toplanması Zararı ispatlamak için belgeler, tanıklar, raporlar, görüntüler vs. gibi deliller toplanmalı. Özellikle kusur oranı ve zarar miktarı açısından bu çok önemli
      3. İhtarnamenin Gönderilmesi (Gerekirse) Bazı durumlarda dava öncesi karşı tarafa bir ihtarname göndermek yerinde olur. Bu, uzlaşma için bir şans verir ve dava aşamasında iyi niyet göstergesi olabilir.
      4. Dava Dilekçesinin Hazırlanması Dilekçede şu unsurlar yer almalı: Davacı ve davalı bilgileri Olayın özeti Zararın ne olduğu ve ne kadar olduğu Hukuki dayanaklar (TBK md. 49 vd., eğer haksız fiilse) Talep (ne kadar tazminat istendiği ve ne için)
      5. Yetkili ve Görevli Mahkemeye Başvuru Görevli mahkeme genelde Asliye Hukuk Mahkemesi’dir. Yetkili mahkeme ise davalının yerleşim yeri mahkemesi ya da haksız fiilin gerçekleştiği yer mahkemesi olabilir.
      6. Harç ve Masrafların Ödenmesi Davanın açılabilmesi için başvuru harcı ve gider avansı ödenmelidir.
      7. Davanın Takibi Dilekçe teatisi, ön inceleme, tahkikat, delillerin toplanması ve duruşmalar yapılır. Mahkeme sonunda tazminat kararı verilebilir.

    Gözaltına alındığınızda yapmanız gerekenler şunlardır:

      Sakin Olun: Panik yapmamaya çalışın. Haklarınızı bilmek ve soğukkanlı olmak önemlidir.
      Avukat Hakkınızı İstemek: Gözaltında olduğunuzu öğrendikten sonra, derhal avukat talep etme hakkınız vardır. Avukatınız gelene kadar susma hakkınızı kullanabilirsiniz. Susma hakkınızı kullanmak, verdiğiniz ifadelerin ilerleyen süreçte aleyhinize kullanılmaması için önemlidir.
      Kimlik Bilgileri: Kendinizi tanıtmak için kimlik bilgilerinizi vermeniz gerekebilir. Ancak, suçu kabul etmek gibi bir durum söz konusu olursa, susma hakkınızı kullanmak daha doğru olur.
      Gözaltı Durumunun Sebebini Öğrenmek: Gözaltına alınma sebebinizi öğrenmek hakkınızdır. Yetkililer size neyle suçlandığınızı belirtmek zorundadır.
      İfade Verme: Savcılığa sevk edilene kadar polisle ifade vermek zorunda değilsiniz, sadece kimlik bilgilerinizi verebilirsiniz. Eğer ifade vermek isterseniz, öncelikle avukatınızla görüşün.
      Fiziksel ve Psikolojik Durum: Zorla ifadenizi almak, kötü muamele ya da haklarınızın ihlali durumunda hemen avukatınıza ve yetkililere durumu bildirin.
    Gözaltı süreci stresli olabilir, bu yüzden avukatınıza danışarak en iyi yolu takip etmek en güvenli seçenek olacaktır.

    Kiracınızın kira ödememesi ve evden çıkmaması durumunda atılacak birkaç adım var:

      İlk Adım: İletişim Kurun Öncelikle kiracınızla iletişime geçin ve durumu konuşarak bir çözüm bulmaya çalışın. Bazen kiracılar geçici maddi zorluklarla karşılaşabilir ve ödeme planı düzenlemesi yapılabilir.
      Uyarı Yapın Eğer kiracınız ödeme yapmıyorsa, yazılı bir uyarı gönderin. Bu uyarıda kira bedelinin ne zaman ödenmesi gerektiğini ve ödenmemesi durumunda yasal süreç başlatılacağına dair bilgi verin.
      Tahliye Taahhütnamesi Kiracınıza evden çıkması için bir süre tanıyabilirsiniz. Eğer kira ödemelerini yapmıyorsa, bir tahliye taahhütnamesi düzenleyerek kiracınızdan yazılı olarak çıkış tarihini belirlemesini isteyebilirsiniz.
      Yasal Süreç Başlatma Kiracınız ödeme yapmaya ve evden çıkmaya yanaşmazsa, yasal sürece başvurmanız gerekebilir. Türkiye'de kiracının tahliyesi için İcra İflas Kanunu ve Türk Borçlar Kanunu'na göre işlem yapılabilir. İcra takibi başlatabilir ve kiracının tahliye edilmesini talep edebilirsiniz.
      Mahkeme Başvurusu İcra takibine rağmen kiracınız evden çıkmıyorsa, mahkemeye başvurabilirsiniz. Mahkeme kararı ile kiracınızın tahliyesini sağlayabilirsiniz.
    Bu süreçte bir avukattan hukuki danışmanlık almanız da faydalı olacaktır.

    Eve icra tebligatı geldiğinde yapmanız gereken bazı adımlar var:

  • Tebliğatın içeriğini dikkatlice inceleyin: İcra tebligatında borcun detayları, alacaklı taraf ve ödeme yapılması gereken miktar gibi bilgiler yer alır. Bu bilgileri kontrol edin.
  • Ödeme yapabiliyorsanız: Eğer borcunuzu ödeyebilecek durumdaysanız, ödeme yaparak icra takibini durdurabilirsiniz. Ödeme yaptıktan sonra, icra müdürlüğüne başvurarak borcun ödendiğine dair bir belge alabilirsiniz.
  • Ödeme yapamıyorsanız: Borcunuzu ödeyemiyorsanız, ödeme koşulları hakkında alacaklıyla veya icra dairesiyle görüşebilirsiniz. Borcunuzu taksitlendirme veya yapılandırma talebinde bulunabilirsiniz.
  • İtiraz etme hakkınızı kullanın: Eğer borcunuzu ödemediğinizi düşünmüyorsanız ya da tebligatın hatalı olduğuna inanıyorsanız, 7 gün içinde icra takibine itiraz edebilirsiniz. Bu durumda icra işlemi durdurulur ve konuyu mahkeme çözebilir.
  • Hukuki destek alın: İcra takibine itiraz etme, borcun yapılandırılması veya ödeme planı gibi konularda hukuki destek almak faydalı olabilir. Eğer durum karmaşıksa, bir avukat ile görüşmek iyi bir seçenek olabilir.
    1. İstifa Kararınızı Verin: İşten ayrılma kararınızı kesinleştirin. İstifa etmek, iş sözleşmenizi feshetmek anlamına gelir. Kararınızı vermeden önce, ayrılmak istediğiniz tarih ve şartları gözden geçirin.
      İstifa Dilekçesi Hazırlayın: Çoğu işyerinde, istifa dilekçesi yazmak gereklidir. Dilekçede ayrılma tarihinizi belirterek, işverene yazılı olarak istifanızı bildirin. Bu belge, istifanızın hukuki bir dayanağı olmasını sağlar.
      İhbar Süresi: Eğer belirli bir ihbar süresi (genellikle 2 hafta ile 1 ay arasında değişir) varsa, bu süreyi göz önünde bulundurun. İstifa ettiğinizde, ihbar süresi boyunca çalışmaya devam etmeniz gerekebilir. Bu süreyi yerine getirmediğiniz takdirde, işveren size tazminat talep edebilir.
      Kıdem Tazminatı ve Haklarınız: Eğer işyerinden kendi isteğinizle ayrılıyorsanız, kıdem tazminatı hakkınız, çalışma sürenize ve iş yerindeki durumunuza bağlıdır. Ancak, bazı durumlarda istifa etmiş olsanız da, haklarınızdan feragat etmeden ayrılma koşullarını gözden geçirebilirsiniz. Örneğin, mobbing gibi sebeplerle istifa ediyorsanız, tazminat talep edebilirsiniz.
      Son Ödeme ve İşten Ayrılma Prosedürleri: İşyerinden ayrıldığınızda, son maaşınızı, yıllık izin ödemelerinizi ve varsa diğer haklarınızı almak için işverenle görüşmelisiniz. Ayrıca, işyerindeki malzeme ve ekipmanları iade etmeniz gerekebilir.